Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Lideri ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Alman kamu televizyonu ARD’ye verdiği mülakatta, farklı bir Türkiye için planlarını anlattı, Suriyeli sığınmacıları ülkelerine göndermek için hazırladıkları taslakla ilgili detayları paylaştı.
Caren Miosga’nın sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Türkiye’de 20 yılı aşkın müddettir iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) ülke demokrasisine kan kaybettirdiğini belirterek “Altılı ittifakımız bunu tekrar inşa etmek, demokrasiyi tekrar kurmak için bir ortaya geldi. Bizi bir ortaya getiren demokrasi hasretidir. Bu ülkenin demokrasiye muhtaçlığı var. Türkiye, demokrasi olmadığı ve tüm gücün tek bir bireyde toplanması nedeniyle canlılığından çok şey kaybetti” dedi.
Türkiye’nin büyük ekonomik meseleleri olduğunu ifade eden CHP lideri, ekonomiyi düzeltmek ve demokrasiyi yine tesis etmek için güçlendirilmiş bir parlamenter sistem getireceklerini, anayasayı değiştireceklerini kaydetti.
AB’nin yeni bir fasıl açmasını beklemeden, Avrupa Birliği’nin tüm demokratik standartlarını tam olarak uygulayacaklarını tabir eden Kılıçdaroğlu, kanılarından ötürü cezaevlerinde yatan şahısların de özgürlüklerine kavuşacağını söyledi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin siyasi tutuklularla ilgili kararları olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bu şahısların hür bırakılmaları gerektiğini lakin Erdoğan’ın yargı üzerinde baskı kurarak bunu engellediğini kaydetti.
“Eğer bu Avrupa kararları uygulansaydı, zati hepsi özgür olacaktı” diye konuşan Kılıçdaroğlu, “21. yüzyıl Türkiye’sinde hiç kimse fikrini tabir ettiği için mahpusa atılmamalı. Söz özgürlüğünün mahpusla cezalandırıldığı bir Türkiye’yi kategorik olarak reddediyoruz” tabirlerini kullandı.
SURİYELİLER NASIL GÖNDERİLECEK?
Kılıçdaroğlu, “Türkiye’ye sığınan dört milyon Suriyeliyi meskenlerine geri göndermek istediğinizi açıkladınız. Pekala AB ile mülteci muahedesini iptal mi edeceksiniz?” sorusuna ise şu cevabı verdi:
“Dört milyon Suriyeli mülteci var. Ve biz onlara yıllardır mesken sahipliği yapıyoruz. Lakin hepsi Türkiye’de sigortasız çalışıyor. Pekala yarın yaşlandıklarında ne olacak? Burada yalnızca bugüne değil, geleceğe de bakan bir politika oluşturmak üzere bir misyonumuz var. Biz bunu şöyle yapmak istiyoruz: Öncelikle Suriye’nin legal hükümetiyle bir muahede yapacağız. Karşılıklı büyükelçilikler açacağız. Buradaki Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri kuralıyla can ve mal güvenliklerini garanti altına alacağız. Gerekirse Birleşmiş Milletler’in de devreye girmesi gerekecek. Ayrıyeten Türkiye’de yaşayan Suriyeliler Suriye’ye döndüklerinde yollarını, köprülerini, okullarını, kreşlerini, her şeylerini tekrar inşa edeceğiz. Böylelikle hiçbir kaygı duymadan ülkelerine dönebilecekler. Gayemiz bu insanların kendi ülkelerinde özgürce yaşamaları.”
Suriyelilerin ülkelerine döndükten sonra orada işe de muhtaçlıkları olacağını tabir eden Kılıçdaroğlu, bu bahiste Gaziantepli sanayicilerin Suriye’de yatırım yapmaya hazır olduklarını belirterek, “Avrupalılar da bunu yapmak isterse çok keyifli oluruz” dedi.
ARD muhabirinin Türkiye’deki Suriyelilerin göç etmek zorunda kaldıklarında Suriye yerine Batı’ya gitmek isteyeceklerini, bu durumda da AB ile sorun yaşanabileceğini söylemesi üzerine Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
“Buradaki Suriyelilerin kanaat başkanlarıyla konuştum. Bazı siyasi parti başkanlarıyla ve buradan yayın yapan ve yasal Suriye hükümetini eleştiren kimi gazetecilerle de görüştüm. Can ve mal güvenliğini garanti altına alırsak, orada istihdam imkanları yaratılırsa aslında kendi istekleriyle ülkelerine geri döneceklerini söylüyorlar.”
OLAF SCHOLZ BENZETMESİ
Kılıçdaroğlu muhabirin, “Türkiye neredeyse 20 yıl boyunca kendisini büyük bir baba figürü olarak gösteren, büyük bir hatip, büyük bir demagog olarak kabul edilen bir adam tarafından yönetildi. Siz bunun tam tersisiniz, hatta bir finans gazetesi tarafından yılın bürokratı seçildiniz. Siz Türkiye’nin Olaf Scholz’u musunuz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Olaf Scholz’a benzetilmek benim için bir onurdur. Aslında ben sakin bir beşerim. Kolay kolay heyecanlanmam. Var olan probleme odaklanırım, onu çözmeye çalışırım. Lakin bu sorunu çözme tekniğimi de beşerlerle paylaşırım. Hasebiyle insanların takviyesini almak benim için kıymetli. Zira Türkiye’yi demokrat olmayan birinin yönettiği, otoriter bir idarenin yönettiği artık yalnızca bizim değil bütün dünyanın gördüğü bir şey. İşte bu yüzden biz altı muhalefet partisi Türkiye’yi otoriter bir idareden kurtarmak için bir ortaya geldik. Ve AB tarafından öngörülen tüm demokratik standartların hayata geçirilmesi için uğraş ediyoruz. Bu çaba çok uzun sürmeyecek. Tam bir hafta sonra Türkiye yeni bir periyoda girecek. Siyasi telaffuzumuz şu: Türkiye’ye bahar gelecek.” (DW Türkçe)